9 Ekim 2013 Çarşamba

Unutuşun şiiri

Müzik kulağımı tırmalarken
Unuttum ezgiyi.

Acı çekerken sokak köpeği gibi
Unuttum açlığımı.

Koşarken kelebeğin peşinden
Unuttum dostlarımı.

İçerken unuttum
Neden içtiğimi.

Dans ederken
Adımları unuttum.

Gözyaşları bir benim gözlerimden süzülüyormuş gibi
Unuttum 33 kurşunu
               35 kaçakçıyı
               37 dinsizi
               38 Dersimi

Okurken dinlemeyi
Dinlerken yaşamayı unuttum.

Tak-
       tuk...
Vururken daktilomun kılavyesine
Yazdığımı unuttum.

Ölü kelebekler cehennemi

Sıcak bir öğle vakti
Hayat gibi
Hızla akan yol kenarında geçti
                                                  ömrü.
Başı göğe dönük
                           sırtında çanta,
Ve baş parmak havada...
Evini sırtında taşıyanlar için
Yaratılmıştı bu cehennem
Ve cennet
                Hiçbir bok bilmeyenlerin...
Benim bir yolum vardı
Bu cehennemden geçen.

Yol kenarı
                 Ölü kelebeklerde dolu
Cehennem yolu.
Ve sonunda hiçlik
                             ve her şey
                                              ve sonsuzluk...

Ütopyalar güzeldir!

Kendimizi sonsuzda eritmekti, ütopyamız...
Bu potada erimeye davettir sonsuz fanzin; aşkın, barışın, özgürlüğün, dansın ve gözyaşının potasında birer eriğiyiz biz emek verenler ve artık siz okuma emeğini verenler...
Kırdık- yıktık bazen ama sadece tüketmedik hayatı,doğadan aldığımızın yerine yeni hediyeler sunduk ona, çoğalttık ve paylaştık da...
Sanatın evirici gücünü görmezden gelemezdik ve önce kendimizi evirmekten başladık işe. Amacı olanın manası olmaz denirmiş eskiden, biz de o hesap düştük yola. Amaçsızca, anlamımızı yitirmeden ve yeni anlamlar kazanarak.
Kimi zaman otostop çektik, kimi zaman çadırımızın önünde yaktığımız ateşe karşı şarabımızı paylaştık ayın ışığını bizimle paylaştığı gibi, yalan yok bazen de sahilde uyuyakaldık...
Bir ışık düşürdüysek sonsuzun gizemine af ola...
Bir tebessüm düşürdüysek yüzünüze şen ola...
Bir ateş düşürdüysek yüreklerinize aşk ola...
Bir de düşlerimize selam ola!

Kedi'ye

Bir ışık sızar geceden,
İnce bir borunun ucundan fışkıran ışık seli…

Bir kadın var ışığın ucunda,
Bir kadın silüeti çıplak…

Gece kıpırdamaz olduğu yerde
Ölmüş gibi yaslanmış demirlerine balkonun…

Kadın capcanlı keyfine göre inceltip kalınlaştırdığı sesiyle
Çekmekte ciğerlerine sigarayı…

Ölümü soluyor her nefeste
Ve geceye inat serenat yapıyor kedisinin huzurunda aşkına…

Ölüm gibi giriyor aşkının koynuna
Çığlak gece gibi soğuk nefesini üflüyor kulağına…

Kadın, beyaz havlular seriyor siyah gecenin koynuna
İnandırıyor kendini
Beyazın daha az günahkar olduğu yalanına…

Gece çıplak tenine bir ölü gibi kabul ediyor havluyu
İnandırıyor kendini
Beyazın daha az günahkar olduğu yalanına…

Aşık soluyor nefesini çıplak kadının gecenin karanlığında
İnandırıyor kendini
Beyazın daha az günahkar olduğu yalanına…

Kedi sarhoş oluyor serenat sesleriyle ölüm çıplaklığı gecenin koynunda
Biliyor
Beyazın daha az günahkar olmadığını, ve
Sarhoş edenin çıplak kadının serenatı olmadığını, ve
Ölenin gece olmadığını…